Ne Çektin Be Tabela?

20 Kasım 2025

İlk gördüğümde pek bir anlam veremedim. Ankara’daki Kennedy Caddesi’nde insanlar birer birer üzerinde “Kızılay” yazan sokak tabelasının altına geliyor ve zıplayarak tabelaya iki elleriyle tutunuyor ve orada ya barfiks çekiyor ya sallanıyor. Ufak bir araştırmayla bunun bir sosyal medya akımı olduğunu ve #EnAnkaraFotoğrafım etiketiyle insanların bu tip fotoğraflar çektirerek sosyal medyada paylaştığını öğrendim.

İlk bakışta gençlerin sosyal medya eğlencesi olarak görülen bu akım, bir virüs gibi yayıldı. İnsanlar o tabelada malum pozu vermek için sıraya girmeye başladı. Çoluk çocuk, genç yaşlı onlarca kişi soluğu tabela kuyruğunda aldı. Bebekleriyle tabela sırasında saatlerce bekleyenler dahi vardı. Tabelaya balık asanlar, tabelaya tırmanıp akrobasi gösterisi yapanlar hem sosyal medyada hem konvansiyonel medyada haberleştirildi. Bu süreçte Kızılay tabelası birkaç kez de çalındı, tahrip edildi, üzerine reklamlar yapıştırıldı. Hatta tabelaya asılarak poz verme kuyruğunda zaman zaman kavgalar çıktı ve iki genç bıçaklanarak hastanelik oldu. Onları bıçaklayan kişi tutuklandı. Masum görünen bir sosyal medya akımı kısa zamanda kontrolden çıkarak kriminal bir hal aldı.

Günümüzde sosyal medya akımlarına kapılmak, elektrik akımına kapılmaktan farksız. Sosyal medyanın teoride bireysel bilinçleri kuvvetlendirmesi ve ayağa kaldırması beklenirken, pratik bunun tam tersi istikamette gelişiyor. Toplumsal çürüme, yozlaşma, bireyselleşme, bencilleşme gibi yan etkilerine ilave olarak sosyal medya, tahrip edici bir bilinç kaybına da neden oluyor. Sosyal medya yoluyla etkileşim kültürümüz Fransız sosyolog Gustave Le Bon’un “Kitlelerin bir araya geldiğinde bireylerin aklındaki mantıklı düşüncelerin yerini duygusal ve irrasyonel davranışların alır.” tespitini haklı çıkartacak cinsten.

Bu ibretlik hadiseden birkaç önemli sonuç çıkartmak mümkün. Birincisi; beğenilme ihtiyacının insanları nasıl kontrolden çıkartabileceğinin ve irrasyonel tutumlara neden olabileceğinin bir örneği daha ortaya konuldu. Beğenilme arzusu ve onaylanma ihtiyacı gayet insani bir durum ancak her arzu gibi kontrol edilmeye muhtaç. Yoksa ortaya böylesi trajik, bir yönüyle de komik sonuçlar çıkabiliyor.

İkincisi ve bence en önemlisi ise; bu akımların kısa zamanda kontrolden çıkabilme özelliği. Bu durum provokasyonların önünü açabilir. Eğlence amaçlı başlayan bir akım profesyonel provokatörlerin devreye girmesiyle derin bir sosyolojik yaraya neden olabilir.

Eğlenmek tabii ki herkesin hakkı. Ancak bilinsin ki ölçüsü kaçtığında onun adı eğlence olmuyor.